Search This Blog

Monday, April 1, 2013

kaostantin hafriat

Galeri G-art / Harbiye Mah. Kadırgalar Cad. No:3 (G-Mall) Maçka/ İstanbul
Sanatçı: Şiir Özbilge
10 Nisan -7 Mayıs 2013


Çok’luğun Ressamı: Şiir Özbilge

“Ve yaratmak, daima, çocukluktan bahsetmektir”
Jean Genet

İnsanın zaman ve uzam içindeki öyküsünü, bu günden ve İstanbul kenti üzerinden resminin merkezine alır Şiir Özbilge. “21. Yüzyılın dünya başkenti” İstanbul’da sürekli değişen değer yargılarını, istekleri, yıkımları, çarpışmaları, korku ve umutları resmine konu seçer.

Ressamın ana konusu, estetiğe döktüğü derdi İstanbul kenti; onun ifadesiyle Kaostantin’dir. İstanbul’a dair binlerce şarkı söylenmiş, türküler yakılmış, piyesler sergilenmiş, romanlar yazılmış, filmler çekilmiştir. Peki, nedir ressamı İstanbul’a bakarken, özgün kılan?

İstanbul’a yönelik genel geçer bakışı iki başlıkta özetlemek mümkündür: Sürekli şehrin güzelliklerini öven, egzotik/ turistik İstanbul güzellemeleri ve şehrin sürekli yaşadığı dönüşüm ve onu besleyen kaosa karşı mesafeli, kötümser İstanbul panoramaları.

Şiir Özbilge; İstanbul’a yönelik bu beylik yaklaşımlara itibar etmez. O şehri izler, sezgiler, deneyimler; onu yeniden okumak ve okuduklarını estetiğe dökmek ister. Kuşkusuz bu kenti tüm çok’luğu içinde yaşamak isteğidir aynı zamanda. Kenti oluşturan farklılıkları Batılı bir pazarlama stratejisi ile homojenleştirmek ya da Doğulu bir ruh ile bütünü romantikleştirmek istemez. Kentin her sesi onun için ayrı ayrı kıymetlidir. Çıplak hayatın içinde akan gündelik dil, yaşayan sokak, birbirine karışan kültürler, düşler, hikâyeler...

Hikâyeler çok önemlidir, çünkü burada ressam usta ve vakur bir hikâye anlatıcısıdır. Hız, zaman, insan döngüsünde sürekli akan İstanbul’un hikâyelerini anlatır bize. Hikâye; sosyolojinin, tarihin ya da antropolojinin anlatamadığı küçük ve insani aralıklara ve bu eşiklerdeki değişimlere, dönüşümlere, çok’luklara odaklanır. Kuşkusuz bilgi kadar bilgelik, sezgi işidir. Çünkü bazı bilgiler sadece şehri büyük bir aşk ile sevmek; onun içinde erimek, seslerinde ve görüntülerinde kaybolmakla elde edilebilir. Kuşkusuz mağara dönemi ressamlarının anlatımcı kaygısını taşır bu resim, o duvarlardan şehrin kulelerine sezgisiyle koca düşünü inşa eder.

Sonra idrak ile elde ettiği bu yapıya, iki naif bilgi dalı daha ekler Şiir. 20 yıldır beraber çalıştığı çocukların oyuncu bilgeliğini ve şehrin her kesiminden gençlerin yatay ve hiyerarşik olmayan Babil kitaplığı niteliğindeki internet sözlüklerinin naif algısını. Sonunda edindiği bu bilgileri, en yalın hisleri ile birleştirerek aktarır resmine.

Şehri iki ucundan çekiştiren Doğu ve Batının, tıpkı şehrin yapılarının katman katman üst üste binmesi gibi zaman ve uzam da Şiir’in resminde oya gibi iç içe girer. Bu buluşmadan güncel olduğu kadar tarihsel bir bakış/imge de de ortaya çıkar. Ama dikey ve ilerlemeci bir tarihe inanmaz ressam, gelişmenin dikey çizgilerinin hemen yanına yatay uzamlarda; tarihin es geçtiği kaçış çizgilerini de eklemekten kaçınmaz. Sultan Murat varsa Hezarfen de vardır, bu şiirsel tarih içinde.

Tarih kitabının yanına mitleri birleşik bir kap olarak koyar gidişatın kazısı içine. Babil kulesi, Nuh’un gemisi, Kibele şimdi ve bu an, İstanbul’un cisminde yeniden inşa edilir. Bu yüzden resminin altına koyduğu güncel buluntuların üzerine “çanak-çömlek” yazar. Marmara Ray ya da Taksim kazılarında bir anda karşımıza çıkan tarih ve onun efsaneleri gibi güncel bir buluşmadır bu.

Şehir sürekli kazılıyor, inşa ediliyor. Şehirde sürekli kurulan ve yıkılan umudumuz değil midir?
Geleceğin arı halini arzulayarak tarihini kazan; bu günün akışkanlığında ve sonsuz olasılıklar âleminde yarınını düşleyen bir resim. Ki aynı zamanda kendi içinde sesli de bir resim. Vapur düdüklerinin, greyder gürültülerinin, martı seslerine karışan ezan ve çan seslerinin resmi. Kakofoniden müzakerelere açılan, sürekli iletişimden dinlemeyi öğrenen, farklılıkların korosu içinden geleceğe yol/şans tanıyan bir melek.

Bitti mi bu metin?
En büyük izleyicisinin çocuklar olmasını arzulayan, resimlerinin hayvanlarla da iletişim kurmasını düşleyen bir sanatçının yapıtını, küçük bir yazıyla nasıl özetleyebilirim ki?

Şimdi yazı susuyor, tuvallerini kaplayan resimlerde büyüyen umut konuşuyor; Boğaz Köprüsünün üstünde bizleri koruyan Kibele’nin göz bebeklerinde.

Rafet Arslan

Post by : Admin // 4/01/2013 10:52:00 AM
Category :

0 comments:

Post a Comment

 

Blogger news

Visitors

Reading List

Blogroll

Art | Dzn. Powered by Blogger.